Yazar "Öztürkcan, S. Arda" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 17 / 17
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Added sugars and non-nutritive sweeteners in the food supply: Are they a threat for consumers?(ELSEVIER, RADARWEG 29, 1043 NX AMSTERDAM, NETHERLANDS, 2022) Bayram, Hatice Merve; Öztürkcan, S. ArdaBackground & aims: Excess sugar intake can cause chronic diseases such as obesity, diabetes, and cardiovascular disease. Thus, limiting the intake of sugar in the diet is an important preventive measure. Food manufacturers have considered non-nutritive sweeteners (NNS) as an alternative to sugars. To date, there has been no systematic monitoring of the types of added sugars and NNS in Turkey's food supply. The aim of this study identified the added sugars and NNS in packaged foods and beverages that were available in supermarkets across Turkey. Methods: A cross-sectional study was conducted from April to December 2020. Three supermarkets in Turkey were chosen for this study. Results: Of the 2514 packaged foods and beverages analyzed, 1647 (65.5%) contained added sugars or NNS. Out of 1647 products, 9.7% contained both added sugars and NNS; 86.5% only added sugars whereas 3.8% had only NNS. The most used added sugar was white sugar in all food groups (50.6%e100%) while the most used NNS was sorbitol (28.4%). Conclusion: The use of added sugars and NNS in Turkey's food supply was found to be high, and white sugar being the most used sweetener in products available in the food supply. Therefore, it may be important to start monitoring the prevalence of products containing added sugars and NNS due to their negative health effects.Öğe Antosiyanince Zengin Kiraz Grubu Meyvelerin İnsan Sağlığı Üzerine Etkilerini İnceleyen Klinik Çalışmalara Bir Bakış(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2020) Bayram, Hatice Merve; Öztürkcan, S. ArdaAntosiyanince zengin kiraz grubu kırmızı meyveler, düşük kalorili olmalarının yanı sıra lif, C vitamini, polifenoller, karotenoidler ve potasyum gibi bazı mineraller dahil olmak üzere yüksek miktarda biyoaktif bileşene sahiptir ve bu nedenle antioksidan kapasiteleri yüksektir. Türkiye toplam meyve üretiminde dünyada dördüncü, kiraz üretiminde birinci ve vişne üretiminde üçüncü sırada yer almaktadır. Üretimi oldukça yüksek olan ve sağlığı olumlu yönde etkileyerek diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, obezite ve yağlı karaciğer hastalığı gibi hastalıkların risklerini ve semptomlarını azalttığı düşünülen bu meyvelere olan ilginin ülkemizde arttırılması önemlidir. Bu derlemenin amacı, ülkemizde yetiştiriciliği yüksek ve dünya sıralamasında önemli bir yerde olan, doğada doğal olarak bulunan en güçlü antioksidan bileşik olan antosiyanince zengin kiraz grubundan olan kiraz, vişne ve kızılcık kırmızı meyvelerinin insan sağlığı üzerine etkilerini inceleyen klinik çalışmaları değerlendirmektir. Bu amaçla Dergipark, PubMed ve Google Scholar veri tabanlarında literatür taraması yapılmış ve kiraz grubu kırmızı meyvelerin insan sağlığı üzerine etkinliğini değerlendiren toplam 27 uluslararası klinik çalışma derlemeye dahil edilmiştir. Türkiye’de yapılmış bir klinik çalışmaya rastlanmamıştır. Sonuçlar, kiraz grubu kırmızı meyvelerin antioksidan, anti-inflamatuar, anti diyabetik, hipolipidemik, hipertansiyon ve kardiyovasküler sistemi koruyucu etkileri ve uyku ile ruh hali üzerinde olumlu etkileri olabileceğini göstermektedir fakat etkisi saptanmayan çalışmalarda mevcuttur. Güncel çalışmalar kiraz grubu kırmızı meyvelerin sağlığı olumlu yönde etkileyeceği konusunda oldukça umut verici olsa da kesin mekanizmalarının ve sonuçlarının aydınlatılabilmesi adına insanlar üzerinde yapılacak daha fazla klinik çalışmaya ihtiyaç vardır.Öğe Bioactive components and biological properties of cornelian cherry (Cornus mas L.): A comprehensive review(ELSEVIER, RADARWEG 29, 1043 NX AMSTERDAM, NETHERLANDS, 2020) Bayram, Hatice Merve; Öztürkcan, S. ArdaToday, medicinal plants are very popular due to preventing many diseases and associated complications. Cornus mas L. (CM), is a member of Cornaceae family, is widely used in folk medicine for the treatment of a wide range of diseases such as diabetes, digestive ailments, anemia, liver and renal diseases, among others. The aim of this review is to present an overview of CM’s biological properties and usefulness as a nutritional supplement. CM fruits contain high levels of anthocyanins and iridoids while the leaves contain higher phenolic acids. The therapeutic effects of CM include anti (-oxidant, -microbial, -diabetic, -atherosclerosis, -obesity, -glaucoma); (cyto-, neuro-, cardio-, liver-, renal-) protective; hypo (-lipidemia and -tensive) have been found in reported studies, but clinical studies are limited. CM is rich in polyphenols, vitamin C and minerals, resulting in it being a “superfood”. Large-population and long-term clinical studies are needed to evaluate the biological activities of CM.Öğe Çevresel Sorunlara Karşı Çözüm Önerileri: Güncel Sürdürülebilir Beslenme Uygulamalarına Genel Bakış(İbrahim Çakır, 2021) Can, Başak; Bayram, Hatice Merve; Öztürkcan, S. ArdaGünümüzde dünya nüfusunun artması ile birlikte insanlığın, kaynakların tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kalması beklenmektedir. "Sürdürülebilir Beslenme" kavramının amaçlarından biri kaynakların gelecek kuşaklara aktarılabilmesidir. Bunun için yapılabileceklerin başında geleneksel beslenme modellerini ve beslenme alışkanlıklarını; çevreye ve sağlığa yararlı beslenme modelleri ve alışkanlıkları ile değiştirmek gelmektedir. Bunun yanı sıra sürdürülebilir beslenme için besin ögesi içerikleri hayvansal protein kaynaklı besinlere yakın olan, herkes tarafından erişilebilir ve kabul görebilecek alternatif protein kaynakları bulmak önemlidir. Son yıllarda ülkemizde bu kavramın önemi artmış durumdadır. Bu derlemenin amacı, sürdürülebilir beslenme ve çevresel etki açısından devamlılığı en fazla olan bitkisel kaynaklı besinleri temel alan beslenme modelleri ile gelecek yüzyıllarda sera gazı etkisini azaltmak için tüketilebilecek alternatif protein kaynakları hakkında insanların bilinç düzeyini artırmak adına kapsamlı bilgi sunmaktır.Öğe Comparison of several anthropometric measurements and blood lipid‑related indexes in metabolic-dysfunction associated fatty liver disease in adults: A cross-sectional study(YILDIZ TECHNICAL UNIV, YILDIZ CAMPUS, BESIKTAS, ISTANBUL 34349, TURKEY, 2024) Bayram, Hatice Merve; İliaz, Raim; Öztürkcan, S. Arda; Dündar, Bagnu; Güneş, Fatma EsraDyslipidemia is strongly related to metabolic-dysfunction associated fatty liver disease (MAFLD). Therefore, the lipid profile may be a potential indicator of defining MAFLD. Anthropometric measurements are widely used as simple and practicable tools to screen metabolic dysfunction, and no study determined the relationship between anthropometric measurements and blood lipid-related indexes. The aim of this study was to examine the relationship between several anthropometric measurements and blood lipid-related indexes in MAFLD patients. This study was conducted among 123 MAFLD patients in a private University Hospital in Istanbul, Turkey, between 01.06.2021 – 30.12.2021. Anthropometric and biochemical measurements were taken from all patients. Hepatic steatosis was determined using ultrasonography. SPSS was used to analyze the data. Neck circumference (NC) was moderately associated with triglyceride glucose index (TyG) in both genders. It was found that there was a moderate correlation between NC and cardiometabolic index (CMI), triglyceride (TG), and triglyceride to high-density lipoprotein ratio (TG/HDL-C) in women, whereas it was weakly correlated with CMI index in men. Neck-to-height ratio (NHtR) was moderately associated with CMI, and TyG indexes in women, while it was weakly correlated with TyG index in men. There was a moderate association between waist-to-hip ratio (WHR) and low-density lipoprotein (LDL-C) in women. However, it was only weakly correlated with CMI index in men. It was observed that the waist-to-height ratio (WHtR) was only linked with TyG index in men. Additionally, the body mass index (BMI) and blood lipid-related indicators had no association. Our finding suggests that both NC and NHtR could be used to predict the risk of dyslipidemia in MAFLD, especially among women.Öğe Gıda Katkı Maddelerinin Mikrobiyota Üzerine Etkisi(İbrahim Çakır, 2020) Bayram, Hatice Merve; Öztürkcan, S. ArdaMikrobiyota, mikroorganizmaların oluşturduğu topluluk olarak ifade edilmektedir ve bağırsak mikrobiyotası doğum ile birlikte değişmeye ve gelişmeye başlamaktadır. Beslenme, bakteriler için gerekli besinleri sağlayarak, mikro çevrelerini değiştirerek ve kompozisyonları ile fonksiyonlarını modüle ederek mikrobiyota üzerine etkiler gösterebilmektedir. 20. yüzyılın başlarından beri insanların diyetlerinde önemli değişiklikler görülmeye başlanmış olup özellikle işlenmiş gıdalara yönelmeleri sonucu tüm bu vb. gıdalara eklenen katkı maddelerinin tüketimleri artış göstermiştir. Karbonhidratlar, yağlar, proteinler ve fitokimyasallar gibi bazı diyet bileşenlerinin mikrobiyota üzerine etkisi değerlendirilmiştir fakat gıda katkı maddelerinin mikrobiyota üzerine etkisi belirsizliğini korumaktadır. Günümüzde birçok gıda katkı maddesi için belirlenmiş üst limitler olsa da sağlığı olumsuz yönde etkileyebileceğini düşündüren çalışmalar mevcuttur. Bu nedenle mikrobiyota üzerine etkisini kapsamlı bir şekilde değerlendirerek toplumu bilinçlendirmek önem arz etmektedir. Bu derlemenin amacı gıda katkı maddelerinin bağırsak mikrobiyotası üzerine etkilerini inceleyen literatürde bulunan çalışmaları 3 grup halinde (tatlandırıcılar, emülsifiyerler ve diğer katkı maddeleri olarak) bir araya toplayıp güncel yaklaşımlar ile kapsamlı bir şekilde değerlendirmektir.Öğe İnsanlarda Zika Virüsü Enfeksiyonları ve Korunma(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2017-12-30) Çalman, Fulya; Öztürkcan, S. Arda; Karahan, MesutZika virüsü ilk olarak 1947 yılında Uganda ormanlarında yaşayan Rhesus maymunundan izole edilmiştir. İnsanda ilk Zika virüs enfeksiyonu 1954 yılında Nijerya’da bildirilmiştir. Virüs artropod kökenli (arbovirüs) bir virüs olup Falaviviridae ailesinde yer alan Flavivirüs genusunda bulunan bir virüs’dür. Bulaşma çoğunlukla Culicidae ailesinde yer alan Aedes cinsi sivrisineklerle olmaktadır. Sivrisinek haricinde insan dışı primatlar ve kemirgenler de rezervuar olarak kaynak olabilmektedir. Çoğunlukla belirtiler ateş, baş ağrısı, yorgunluk ve kutanöz döküntü şeklindedir. Hastalık, sivrisinek ısırığından 3 ila 12 günlük bir kuluçka süresinden sonra oluşmaktadır. 2007 yılına kadar, Afrika ve Asya’da bulunan birçok ülkeden Zika virüsünden kaynaklı olan vakalar bildirilmiş olsa da 2007 yılında Mikronezya’da bir salgın ortaya çıkmıştır. 2015 yılında Brezilya’dan bildirilen Zika virüsü hastaları ve hastalıkla bağlantısı olabilecek komplikasyonları özellikle mikrosefali (yeni doğanlarda kafatası küçülmesi) doğum oranı artışları sebebiyle önemli bir tehdit olarak çıkmıştır. Bu durum, Zika virüsünün özellikle yeni doğan bebekler üzerinde etkili olmasına ve ciddi endişeler yaratmasına sebep olmuştur. Ayrıca Zika virüsünün etkisiyle ortaya çıktığı düşünülen Guillain-Barre Sendromu periferik bir sinir sistemi rahatsızlığı olup enfeksiyonla ilgili gelişen sıkıntıları artırmıştır. Milyonlarca insan geçmişten 2015 yılının bitimine kadar Zika virüsü tarafından etkilenmiştir. Zika virüsü hastalığı hafif seyirli etki etmesiyle beraber spesifik tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Zika virüsü ile oluşan enfeksiyonlardan korunmaya yönelik henüz bir aşı bulunmamaktadır. Bu derlemede, Zika virüsünün yapısı, virüsün bulaşma yolları, enfeksiyonun epidemiyolojisi, patogenezi, tanısı, klinik özellikleri, alternatif tedavi yöntemleri, varsa mevcut aşılar ve korunma yolları hakkında bilgiler verilmiştir.Öğe Intake and risk assessment of nine priority food additives in Turkish adults(ACADEMIC PRESS INC ELSEVIER SCIENCE, 525 B ST, STE 1900, SAN DIEGO, CA 92101-4495, 2022) Bayram, Hatice Merve; Öztürkcan, S. ArdaExposure to excess food additives is a potential health risk for humans. This study aimed to assess the dietary exposure to nine priority food additives in Turkey. The study took a conservative approach (based on individual consumption data combined with maximum permitted levels). The dietary exposure was estimated using a food frequency questionnaire and food additives maximum permitted levels in various foodstuffs. The study had 433 participants (72.3% female, 27.7% male) who completed the study. None of the food additives included in the study exceeded the acceptable daily intake (ADI) on average. Intake of nitrite and nitrate, especially in frozen meat/chicken/fish was higher compared to ADI by 215% and sulfites were higher than the ADI in some food groups (“pickled fruit and vegetables”, “dried tomatoes”, and “apricots, peaches, grapes, plums, and figs”) at P95. There is a growing concern about food additives in the food supply. Their exposure should be the responsibility of both the producer and the consumer. Therefore, it is necessary to monitor both the use of food additives and their consumption.Öğe İstanbul Gelişim Üniversitesi Akreditasyon Çalışmaları(İstanbul Gelişim Üniversitesi / Istanbul Gelisim University, 2019-07-29) Öztürkcan, S. ArdaSağlık Bilimleri Yüksekokulu Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Arda Öztürkcan İstanbul Gelişim Üniversitesi Akreditasyon Çalışmaları Akreditasyon Nedir? Öğrencinin Elde Edeceği Faydalar Nelerdir? İstanbul Gelişim Üniversitesi 54 Programı ile Türkiye'nin En Çok Uluslararası Akreditasyon Alan Üniversitesidir.Öğe Monosodium Glutamate: Review on Preclinical and Clinical Reports(BIOINTERFACE RESEARCH APPLIED CHEMISTRYBIOINTERFACE RESEARCH APPLIED CHEMISTRY, BUCURESTI 00000, ROMANIA, 2023) Bayram, Hatice Merve; Akgöz, Hasan Fatih; Kızıldemir, Özgür; Öztürkcan, S. ArdaMonosodium glutamate (MSG) is a flavor enhancer derived from L-glutamic acid, a naturally occurring amino acid in various food products. Although MSG is generally considered safe by food safety regulatory agencies, it is claimed that MSG administration may lead to neurotoxicity, cardiotoxicity, hepatic and renal disorders, and metabolic disorders. This review aimed to provide a comprehensive perspective on the potential risks of MSG administration, based on results obtained from preclinical and clinical studies regarding the alleged toxic effects of MSG. A literature search was conducted in Scopus, Google Scholar, Pubmed, and ScienceDirect databases for preclinical and clinical studies that evaluated the adverse effects of MSG administration on health. Preclinical studies showed that MSG administration was associated with obesity, cardiotoxicity, hepatotoxicity, kidney toxicity, neurotoxicity, anemia, spleen toxicity, lipid and glucose metabolism alteration, negative effects of fertility, coagulant system, and microbiota. However, clinical studies have focused mostly on MSG effects on appetite and energy expenditure. Additionally, MSG administration was associated with obesity, neurotoxicity, and increasing pain symptoms whereas did not affect the microbiota. Also, MSG can be used as a therapeutic agent in dementia patients by showing a positive effect on cognitive performance.Öğe The multiple ‘traffic light’ labels: are they a promising alternative for packaged foods and beverages sold in Turkey(ROUTLEDGE JOURNALS, TAYLOR & FRANCIS LTD, 2-4 PARK SQUARE, MILTON PARK, ABINGDON OX14 4RN, OXON, ENGLAND, 2022) Bayram, Hatice Merve; Öztürkcan, S. ArdaFood labeling is a suggested approach to guiding consumers to make healthy food choices by providing clear information at the point of purchase. The objective of this study was to examine how the multiple traffic light labels (MTL) scheme would look like if implemented in addition to evaluating the suitability of packaged products according to MTL in Turkey. Three supermarkets were chosen for this study. Data were analyzed using SPSS. Of the 2,969 food products analyzed, 49.57% of the products were found ‘unhealthy’ (total score ?7). Packaged foods that were classified as ‘Green’ (Low) traffic light were found 31.7% for total fat, 40.7% for saturated fat, 47.5% for sugar, and 45.1% for salt, whereas these percentages for packaged beverages were 91.1%, 84.2%, 17.4%, and 97.6%, respectively. 30.7% of packaged foods for total fat, 17.2% for saturated fat, 19.7% for sugar and 31.2% for salt were classified as ‘Amber’ (Medium). Packaged foods classified as ‘Red’ (High) traffic light were found 37.6% for total fat, 42.1% for saturated fat, 32.8% for sugar, and 23.7% for salt. There were very few packaged beverages that were classified as ‘Red’. The groups with the most ‘Red’ products were oil, fat, nuts, and olive group for total fat; sugars, sweets and other desserts group for saturated fat and total sugar; sauces, ready-to-consume seasonings, and broths group for total salt. A color-coded traffic light labeling seems to be an alternative for implementation across the packaged food supply in Turkey to support consumers to make healthy food choices.Öğe Nutrition Quality of the Turkey Packaged Foods and Beverages: A Comparison of Two Nutrient Profile Models(ROUTLEDGE JOURNALS, TAYLOR & FRANCIS LTD, 2-4 PARK SQUARE, MILTON PARK, ABINGDON OX14 4RN, OXON, ENGLAND, 2021) Bayram, Hatice Merve; Öztürkcan, S. ArdaNutrient profiling (NP) is a growing issue in Turkey. We aimed to assess two different NP models (the Health Star Rating (HSR) and Pan American Health Organization models (PAHO)) based on the content of packaged products sold in Turkey. A cross-sectional study was conducted from April to December 2020. Three supermarkets in Turkey were chosen for this study. Nutritional label information and ingredient lists of the packaged products were obtained in the stores. A total of 2,986 products were analyzed. In total, 39.5% of all products were classified as “unhealthy”; 24.7% of products had excess free sugars, and 11.5% had excess sodium according to the PAHO model. Under the HSR model, 29.3% of all products were “unhealthy” with <3.5 stars. The greatest striking differences were found for some of the food groups. Our results could provide an assessment of packaged foods and beverages sold in Turkey for enhancing nutritional quality.Öğe Polyphenols in the prevention and treatment of non-alcoholic fatty liver disease: An update of preclinical and clinical studies(ELSEVIER, RADARWEG 29, 1043 NX AMSTERDAM, NETHERLANDS, 2021) Bayram, Hatice Merve; Majoo, Fuzail Mohammed; Öztürkcan, S. ArdaBackground & aims: The prevention and treatment of non-alcoholic fatty liver disease (NAFLD) has become one of the most urgent problems to be solved. To date, only a lifestyle modification related to diet and physical activity is considered for these patients. Polyphenols are a group of plant natural products that when regularly consumed has been related to a reduction in the risk of several metabolic disorders associated with NAFLD. In this study, we aimed to present an overview of the relationship between polyphenols and NAFLD with current approaches. Methods: We performed a comprehensive literature search for articles on polyphenols and NAFLD published in English between January 2018 to August 2020. Keywords included in this review: “Phenolic” OR “Polyphenol” AND “Non-Alcoholic Fatty Liver Disease”. The editorials, communications and conference abstracts were excluded. Results: Different polyphenols decreased the pro-inflammatory cytokines in both serum and liver that contribute to a decrease in fatty liver dysfunction. Additionally, polyphenols may improve the regulation of adipokines and prevent hepatic steatosis. According to human clinical studies, polyphenols are promising for NAFLD patients and associated diseases that lead to NAFLD. Conclusion: Preclinical and clinical studies suggest that various polyphenols could prevent steatosis and its progression to non-alcoholic steatohepatitis, as well as ameliorate NAFLD. However, more clinical studies are needed to confirm this hypothesis.Öğe The presence of sodium content and sodium-containing food additives in packaged foods and beverages sold in Turkey(ACADEMIC PRESS INC ELSEVIER SCIENCE, 525 B ST, STE 1900, SAN DIEGO, CA 92101-4495, 2021) Bayram, Hatice Merve; Öztürkcan, S. ArdaExcess sodium (Na) intake is a significant leading cause of the development of non-communicable diseases. However, there is no scientific evidence on Na content (and its variation) in packaged products sold in Turkey. This study aimed to determine Na levels and Na-containing food additives of packaged products that are available in supermarkets across Turkey in 2020 in addition to evaluating the proportion of foods that comply with the World Health Organization global Na benchmark targets (2021). Of the 2975 packaged products analyzed, 60.3 % of products contained salt and 53.5 % of them contained a Na-containing food additive. A total of 31.8 % of products were classified as having a high Na content and the highest median Na levels were among the soy sauces and fish sauce group (4280 mg/100 g or ml; followed by olive group (2160 mg/100 g or ml), and soft to medium ripened cheese group (1880 mg/100 g or ml). The most used Na-containing food additive was sodium carboxymethyl cellulose. New regulations can be developed for the reformulation of packaged products containing high Na content and the progress of reducing Na intake of the population and improved health outcomes can be monitored over time.Öğe Sporcularda Ergojenik Destekler(Türkiye Klinikleri Yayınevi, 2020) Bayram, Hatice Merve; Öztürkcan, S. ArdaErgojenik destekler, iş üretmeye veya iş yapmaya yardım eden maddeler veya yöntemler olarak açıklanabilirler. Bunlar genellikle, günlük beslenme ile doğal olarak alınan besin ögelerinin sıvı, toz, jel ya da tablet formları şeklindedirler. Bu beslenme ürünleri; spor performansının artırılması, iyileşmenin hızlandırılması, kapasitesinin geliştirilmesi, kas yaralanmaları ve yorgunluğunun azaltılması gibi birçok amaçla kullanılmaktadır. Ergojenik desteklerin kullanımı özellikle son yıllarda oldukça artış göstermiş olup, neredeyse her hafta yeni bir ürün piyasada yerini almaktadır. Sporcuların temel hedefi, yaptıkları spor dallarında en iyi performansı sergilemektir. Bu nedenle çoğu sporcu, amacına ulaşmak ve rakiplerine karşı avantaj sağlamak için ergojenik desteklere başvurmaktadır. Gün geçtikçe bu ergojenik desteklere olan ilginin artması, bu konu üzerine yoğunlaşılmasını gerektirmektedir. Bazı ergojenik desteklerin, sporcu performansı üzerine olumlu etkileri gösterilse de doğrudan sporcu sağlığını olumsuz yönde etkileyen ve piyasada satılan birçok üründe mevcuttur. Ergojenik desteklerin etkileri hakkındaki kanıtlar az sayıda ve çelişkilidir. Bu amaçla incelenen makaleler doğrultusunda, birkaç ergojenik destek dışında bunların olumlu etkisini kanıtlayan çalışmalar yetersiz ve az sayıda bulunmuştur. Unutulmamalıdır ki vücudun geliştirilmesi, sağlığın korunması ve yüksek sportif performansa ulaşılması ancak dengeli, düzenli ve amaca uygun beslenme yolu ile sağlanabilir. Ayrıca bu ürünler gelişigüzel kullanılmamalı, bu alanda yetişmiş bir diyetisyenden mutlaka yardım alınmalıdır. Bu derlemenin amacı ergojenik desteklerin sporcular üzerine olan etkilerini, son 15 yılın çalışmalarını içeren güncel literatür taraması ile fayda zarar bağlamında ele almaktır.Öğe Türkiye’deki Bebek ve Devam Formülleri ile Ek Gıdaların Etiket Bilgilerinin Değerlendirilmesi(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2024) Bayram, Hatice Merve; Öztürkcan, S. ArdaAmaç: Bu çalışmanın amacı piyasada satılan bebek ve devam formülleri ile ek gıdaların etiketlerinde belirtilen besin içeriklerini değerlendirmektir. Ayrıca bebek formülleri ile anne sütü, besin değerleri açısından karşılaştırılmıştır. Yöntem: Bu çalışma kesitsel bir çalışma olup, İstanbul’da yer alan marketlerde bulunan bebek ve devam formülleri ile ek gıdaların içerik bilgileri çalışmaya dahil edilmiştir. Bulgular: Çalışmaya toplam 11 farklı markadan 18 çeşit bebek formülü, 10 farklı markadan 17 çeşit devam formülü 1, 11 farklı markadan 25 çeşit devam formülü 2 ve 11 farklı markadan 79 çeşit ek gıda (%48.1’i tahıl bazlı, %51.9’u tahıl bazlı olmayan) dahil edilmiştir. Bebek formüllerinin %11.1’i, laktoz ve %10.0’ı toplam yağa göre; devam formüllerinin ise %48.0’ı kolin, %14.3’ü folik asit ve %4.8’i protein açısından düşük olarak sınıflandırılmıştır. Tahıl bazlı ek gıdaların %100’ü B1 vitamini ve %100’ü sodyum, %97.4’ü yağ, %94.7’si protein ve %73.9’u C vitamini açısından; tahıl bazlı olmayan ek gıdaların ise %100’ü A vitamini ve %80.5’i protein açısından düşük olarak sınıflandırılmıştır. Olgun anne sütünde bebek formüllerine göre enerji, toplam yağ ve B12 vitamini daha yüksek olup istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır (p<0.05). Sonuç: Bebek ve devam formülleri ile ek gıdaların besin içeriklerinin tebliğlere göre genelinin uygun olduğu saptanmıştır. Bununla birlikte devam formüllerinin özellikle kolin ve folik asit açısından, ek gıdaların ise protein, B1 vitamini ve A vitamini açısından iyileştirilmesi faydalı olacaktır.Öğe Yaygın Olarak Kullanılan Antimikrobiyal Gıda Katkı Maddeleri ile İlgili Genel Bir Değerlendirme(İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2017-04-26) Öztürkcan, S. Arda; Acar, SılaAmacımız, son yıllarda oldukça sık kullanılan ve çalışmalara konu olan antimikrobiyal gıda katkı maddelerinin, işlevi, kullanım alanları, günlük alınabilir kabul düzeyleri, insan sağlığı üzerine etkileri hakkında önemli yeni bilgiler vermektir. Antimikrobiyal gıda katkı maddeleri ile ilgili, 2006-2016 yılları arasında Dergipark’ta yayımlanan makaleler incelenerek bu derleme hazırlanmıştır. Çalışan nüfusun artması ile birlikte tüketicilerin paketli hazır gıda ürünleri kullanımı artmıştır. Paketli gıda ürünlerinde, gıda ürünlerinin üretilmesi, hazırlanması, taşınması ve depolanması sırasında, gıdaların raf ömrünü uzatmak, zararlı mikroorganizmaların üremesini geciktirmek, tat ve rengini güzelleştirmek amacıyla gıda katkı maddesi kullanımı yaygınlaşmıştır. Tüketicilerin, gıda katkı maddelerinin sağlık üzerine direkt olarak olumsuz etkilere neden olduğunu düşünmesi, üreticileri yapay yerine doğal kaynaklardan elde edilen gıda katkı maddeleri üretimine itmektedir ve doğal kaynaklardan elde edilen gıda katkı maddelerinin her geçen gün artış gösterdiği gözlenmiştir. Gıda katkı maddelerinin zararlılığı hakkında birçok araştırmalar yapılmış ve günümüzde hala yapılmaya devam etmektedir. Uluslararası komisyonlar tarafından gıda katkı maddelerinin günlük alınabilir kabul düzeyleri ile ilgili birçok listeler hazırlanmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda bu düzeylerin sıklıkla değiştirildiği gözlenmiştir. Gıda katkı maddelerinin çok fazla tüketilmesi alerji, astım, hiperaktivite ve kanser gibi hastalıklara neden olabilmektedir. Bu nedenle Uluslararası Komisyonlar tarafından belirtilen zararsızlık dozlarına dikkat edilmeli ve bu dozlardan fazlası kullanılmamalıdır.