IGUSABDER Sayı 14, Ağustos 2021 / IGUSABDER Issue 14, August 2021

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 18 / 18
  • Öğe
    İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi (IGUSABDER) Sayı 14, Ağustos 2021
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2021) Barut, Abdullah Yüksel
    Merhaba, 2017 yılında uluslararası ortamda yayımlanmaya başlayan Dergimiz yayın süreci, sürekli iyileştirmeler ile devam etmektedir. Directory of Open Access Journals (DOAJ)’dan sonra 07.07.2021 tarihinde ilgili Kurullarda alınan karar gereği TUBİTAK ULAKBİM TR Dizin Fen Bilimleri Veri Tabanı’nda dizinlemesine 2020 yılı sayılarından itibaren başlanmıştır. Bu süreçte IGUSABDER’e katkıda bulunan tüm yazarlarımıza, hakemlerimize, okurlarımıza, Yazı İşleri Kurulunda görev yapan tüm çalışma arkadaşlarıma emekleri için teşekkür ediyorum. Gelecekte daha iyiyi ve güzeli birlikte başaracağımıza inanıyorum. Dilerim küresel salgın süreci kısa sürede sona erer, çalışmalarımıza ve araştırmalarımıza daha sağlıklı ortamlarda devam ederiz. Buna yönelik umudumuzu yitirmedik, çünkü hayatta her olumsuz olgunun bitişi, zaman içerisinde iyi olguların, güzelliklerin başlamasına sebep olmuştur. Bir sonraki sayımızda buluşmak dileği ile sağlıkla ve sevgi ile kalın. Saygılarımla.
  • Öğe
    Sağlık Kuruluşlarındaki Kurumsal Kaynak Planlama Sürecinin Değerlendirilmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2021) Yağar, Fedayi
    Bu çalışmada sağlık kuruluşlarındaki kurumsal kaynak planlama süreci (Enterprise Resource Planning - ERP) değerlendirilmiştir. ERP, bir kurumda yer alan birimler arasındaki koordinasyonu sağlayan ve bu koordinasyonu modül tabanlı uygulayan bir yazılım paketidir. Başarılı olunması için üst yönetimin desteği ve proje ekibinin süreci benimsemesi kaçınılmazdır. Sağlık kuruluşlarındaki ERP uygulamaları ile ilgili yapılan çalışmalarda, bu sistemin sağlık hizmetleri için büyük önem arz ettiği, bu sistem ile birlikte bilgilerin zamanında ve daha erişilebilir hale geldiği, kuruma teknolojik anlamda güç kattığı, çalışanların performansını etkileyebildiği, hastaların kabulü ile ilgili süreçlerin daha iyi bir şekilde organize edildiği ve sınırlı olan kaynakların verimli bir şekilde kullanılabildiği gözlemlenmiştir. Türkiye'de kamu kuruluşlarında kullanılmadığı, sadece birkaç özel sağlık kuruluşunda kullanıldığı görülmüştür.
  • Öğe
    İşitme Kayıplı Bireylerde Müzik Algısı
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2021) Türk, Çağla; Köseoğlu, Azize; Zeren, Selva
    İşitme kaybı, işitme duyusunda meydana gelen yetersizlik durumudur. Müzikal algı ise müziğin algılanmasıdır. İşitme kaybı ve müzikal algı ilişkisi son yıllarda sıklıkla karşılaşılan bir araştırma konusudur. Çalışmalarda işitme kayıplı, işitme cihazı ve/veya koklear implant kullanıcısı bireylerin sahip olduğu müzikal algı farklı yönleriyle ele alınmıştır. Bu derlemenin amacı; işitme kayıplı, işitme cihazı ve/veya koklear implant kullanıcısı bireylerde müzik algısına ilişkin bilgileri ve güncel çalışmaları gözden geçirmek ve konuya ilişkin bakış açısı kazandırmaktır.
  • Öğe
    Stomalı Hastalarda Dini Ritüeller
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2021) Gül, Aysel; Aygin, Dilek
    Günümüzde kolorektal kanserler her geçen gün hızla artmaktadır. Hastalığın tedavisinde cerrahi, kemoterapi, radyoterapi gibi birçok yöntem kullanılmaktadır. Hastalığın cerrahi tedavisi sonrası bireylerde kalıcı ya da geçici stoma açılabilmektedir. Bu bağlamda hastalığın tedavi süreçlerine ilişkin, öngörücü ve önleyici stratejilerin benimsenmesi oldukça önemlidir. Stoma açılmasının bireyleri fiziksel, biyopsikososyal ve ruhsal açıdan etkilediği ve pek çok sorunu da beraberinde getirdiği bilinir. Bireylerin günlük ve enstrümental yaşam aktivitelerinin yanı sıra dini ritüellerini gerçekleştirmede de birtakım zorluklarla karşı karşıya kaldığı belirtilmektedir. Çalışmada, kolostomi açılan bireylerin dini ritüellerini gerçekleştirmede yaşadıkları sorunlar ile deneyimlerini ele alan çalışmaların incelenmesi amaçlanmıştır.
  • Öğe
    Covid-19’da Oksijen Tedavisi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2021) Yıldız, Emel; Alkan Çeviker, Sevil; Tokur, Murat Emre; Balcı, Canan
    Global sorunumuz olan koronavirüs hastalığı 2019 (Coronavirus Disease 2019 (COVID-19)) klinik seyri değişkendir. İleri yaş, hipertansiyon, diyabet, kronik akciğer hastalığı, astım, kronik böbrek hastalıkları, karaciğer hastalıkları, kanser, obezite ve sigara kullanımı risk faktörleridir. COVID19 hastaların yaklaşık % 15'inde orta ila şiddetli hastalık gelişebilir ve hastaneye yatabilirler. Destek tedavisi olarak oksijen (O2) desteğine ihtiyaç duyabilirler. COVID-19 hastalarının % 5'inin ise bir yoğun bakım ünitesine (YBÜ) ihtiyacı olabilir. Arteriyel hipoksemi (arteriyel oksijen satürasyonu (SpO2) < %90, parsiyel O2 basıncı (PaO2) < 60 mmHg) varlığında akut oksijen tedavisi endikasyonu vardır. Hipotansiyon, metabolik asidoz ve solunum sıkıntısı durumlarında doku hipoksisi meydana gelir ve oksijen tedavisi gerekir. COVID-19 hastalarında dirençli bir hipoksi mevcuttur. Dirençli hipoksi hastalarda, nefes darlığı olmaksızın yaşamla uyumsuz SpO2 seviyeleri olarak tanımlanmaktadır. Bu durum hastaların yoğun bakım takip edilme isteklerini artırabilir. Fakat yoğun bakımların etkin ve efektif kullanılabilmesi için doğru endikasyondaki COVID-19 tanılı hastanın alınması ve servislerde takip edilebilecek hastaların servis takibi yapılması daha doğru bir yaklaşımdır. COVID-19 hastalarının özellikle riskli grubun nabız oksimetre ile SpO2 takibi önemlidir. Hastaların semptom vermeden önce tanı konularak etkin ve efektif O2 tedavisine başlanması sağlanmış olur.
  • Öğe
    Kadın Sağlığında Mindfulness (Bilinçli Farkındalık) ve Kullanım Alanları
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2021) Bilgiç, Gamze; Can Gürkan, Özlem
    Bilinçli farkındalık, yargılayıcı olmayan bir şekilde anda olma ve kabul edilebilme yeteneğini geliştiren bir tür meditasyon olup, psikolojik bir müdahaledir ve fiziksel ve psikolojik sağlığa etkilerini inceleyen çalışmaların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Kadın sağlığı, anne rahminden yaşlılığa kadar ele alınmalıdır. Bu dönemlerin her birinde bir takım fiziksel, psikolojik, spiritüel ve sosyal sorunlar yaşanabilmektedir. Kadının yaşadığı bu dönemlere yönelik başvurulan alternatif bir terapi yöntemi olarak bilinçli farkındalık müdahalelerin kullanımı günden güne artmaktadır. Hemşirelerin kadın sağlığını sürdürme ve yaşanılan hastalık durumlarında iyileştirici rolü yadsınamaz derecede önemlidir. Bilinçli farkındalık müdahaleleri hemşirelerin gerekli eğitimleri aldıktan sonra hastalarına uygulayabileceği etkin bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu derlemede, bilinçli farkındalık kavramını açıklamak, kadın sağlığındaki kullanım alanlarını incelemek ve bilinçli farkındalıkla ilgili çalışmaların kanıt düzeylerini değerlendirmek amaçlanmıştır
  • Öğe
    Yeşil Egzersizin Kronik Ağrıya, Fiziksel ve Mental Sağlığa Etkileri
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2021) Durusoy, Ebru; Mutuş, Rıfat
    Doğal ortamlarda gerçekleştirilen fiziksel aktivite yeşil egzersiz olarak adlandırılmaktadır. Düzenli fiziksel aktivite ve egzersizin sağlık açısından koruyucu, iyileştirici ve önleyici birçok yararı olduğu bilinmektedir. Doğanın ve egzersizin sinerjik faydalarını ise yeşil egzersiz kavramı karşılamaktadır. Bu çalışmanın amacı, literatür taraması yaparak yeşil egzersizin kronik ağrıya, fiziksel ve mental sağlığa etkilerini ortaya koymaktır. Kolay erişilebilen, biyoçeşitliliği fazla olan doğal ve hoş ortamlarda vakit geçirmenin fizyolojik, psikolojik ve sosyal refahı sağladığı, yaşam kalitesinin artmasında etkili olduğu görülmektedir. Yeşil egzersiz ayrıca insanların çevreye karşı olumlu tutumlarının da gelişmesine katkı sağlamaktadır. Yapılan çalışmalarda yeşil egzersizin psikolojik, hormonal ve nöroimmünolojik çok boyutlu yararlar sağladığı, biyopsikososyal yaklaşımla uyumlu bir yöntem olduğu açıkça görülmektedir. Sonuç olarak, sürdürülebilir sağlığa ve çevreye katkısı olan bu egzersiz yaklaşımının yeşil egzersiz reçeteleri, doğal ortamların korunması, kanıta dayalı araştırmalar ve teşviklerle daha çok desteklenmesi gerektiği ortaya konmuştur.
  • Öğe
    Abdominal Cerrahi Sonrasında Bağırsak Fonksiyonlarını Artırmada Farmakolojik Olmayan Yöntemlerin Kullanımı: Kanıtlar Ne Diyor
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2021) Irmak, Burçin; Bulut, Hülya
    Günümüzde abdominal cerrahi sonrasında hastaların sıklıkla karşılaştığı sorunlardan biri gastrointestinal motilitede fonksiyon bozukluğudur. Hastalarda gaz çıkaramama, bağırsak hareketinin olmaması, karın ağrısı, distansiyon, bulantı, kusma, konstipasyon gibi belirti ve bulgularla ortaya çıkmaktadır. Bu semptomların erken sürede kontrol altına alınmaması hastalarda sıvı-elektrolit dengesizliği, iyileşmede gecikme, konforda azalma, hastanede yatış süresinde uzama, hastane kaynaklı enfeksiyon riskinin artması gibi ilave sorunlara neden olmaktadır. Ameliyat sonrası dönemde bağırsak motilitesini artırmada hem farmakolojik hem de farmakolojik olmayan tedavi yöntemleri kullanılmaktadır. Literatürde erken mobilizasyon, sakız çiğneme, erken oral hidrasyon (su, ılık su, çay, kahve tüketimi), sıcak uygulama gibi farmakolojik olmayan yöntemlerin bağırsak motilitesini arttırmada etkili olduğu yer almaktadır. Bu yöntemler ucuz olması, kolay uygulanabilmesi, ilaç yan etkilerini önlemesi, olumsuz etkilerinin olmaması gibi nedenlerle tercih edilmektedir. Bu derlemede, abdominal cerrahi sonrasında hastaların bağırsak motilitesini arttırmada kullanılan farmakolojik olmayan yöntemlere ilişkin kanıt düzeyi yüksek çalışmalara yer verilmiştir. Cerrahi hemşirelerinin gastrointestinal motiliteyi arttırmaya yönelik kanıta dayalı uygulamaları hemşirelik bakımına dahil etmeleri ve konuya ilişkin randomize kontrollü klinik çalışmaların artırılması önerilmektedir.
  • Öğe
    Kalp İskemi-Reperfüzyonunda Vitaminlerin Rolü
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2021) Demirhan, İlter; Belge Kurutaş, Ergül
    Günümüzde kardiyovasküler hastalıkların görülme insidansının artması bu alanda yapılan çalışmaları da beraberinde artırmıştır. Kalp hastalıkları içerisinde ölümlerin çoğunun miyokardiyal iskemiye bağlı olarak gerçekleştiği görülmektedir. Miyokardiyal iskemi-reperfüzyon hasarının etkili bir şekilde önlenmesi, tedavisinin nasıl sağlanacağı ve iskemi-reperfüzyon (I/R) hasarının altında yatan mekanizmaların incelenmesi, güncel araştırmaların en önemli noktasıdır. Vitaminler, insan vücudunda eser miktarlarda bulunmalarına rağmen çok önemli işlevlere sahiptir. Canlı bünyesinde vitamin eksikliği, dünyada ve ülkemizde yaygın sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Son yıllarda vitaminlerin koruyucu etkisi ile kardiyovasküler sistem hastalıkları arasında bağlantı olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Antioksidan özellikli vitaminlerin kalbi koruyucu kardiyoprotektif mekanizmaları gösterilmiştir. Kalp I/R dokusunda hemoraji, myositolizis, ödem gelişmektedir. Kalpte meydana gelen I/R sonrasında oluşan nekrozun, hemorajinin, myositolizisin, ödem ve endotel disfonksiyonun vitaminler ile önlenebildiği çeşitli çalışmalar ile belirtilmektedir. Metabolom analizi ve elektron mikroskobu ile yapılan değerlendirmeler günümüzde vitaminlerin kalbi koruyucu rolünün olduğunu ispatlamaktadır. Vitaminler, antioksidan işlevi görerek serbest radikal hasarını azaltır ya da önler. Yeterince vitamin takviyesi alan kişilerin kalp hastalıklarına yakalanmadıkları veya hafif atlattıkları görülmektedir. Bu derlemede diyetle alınan vitaminler ile kardiyoprotektif etkileri ilişkilendirilmiş olup yapılan son çalışmalara göre dokularda bulunan biyobelirteçlerin değişimine göre sonuçlar özetlenmiştir.
  • Öğe
    The Role of Tissue Harmonic Ultrasonography and Computerized Tomography in the Diagnosis of Intraabdominal Cystic Lesions*
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2021) Nazlı, Mehmet Ali; Barut, Abdullah Yüksel; Kılıçkesmez, Özge
    Abdominal Ultrasonography (US) and Computed Tomography (CT) examinations are imaging methods frequently used in Radiology Clinics. During these examinations, cystic lesions are frequently detected in the abdomen. It is an important problem to identify and characterize the clinical significance of these cysts. Methods: The findings of 145 patients who underwent abdominal imaging in the US and CT units of the Istanbul Training and Research Hospital Radiology Clinic and were found to have cystic lesions were analyzed retrospectively. The CT findings of cystic lesions detected in the abdominal organs or the abdominal cavity were reviewed, and the contribution of the new US image acquisition method, Tissue Harmonic Imaging (THI), to the characterization of cysts was examined. Results: A total of 145 patients, 56 men (39.3%) and 89 women (60.7%) with cystic lesions in the abdomen, were included. We detected cystic lesions most frequently in the kidneys (n:68, 46.89%) and second most frequently in the liver (n:65; 44.82%). In addition, we detected cystic lesions in the spleen in 5 cases (3.44%), in the pancreas in 7 cases (4.82%), and in the abdominal cavity in 5 cases (3.44%). In all our cases, cystic lesions could be visualized in both THI imaging and CT examination. Conclusion: THI examination provides valuable information in characterizing cystic lesions, especially by showing the wall feature of the cyst, the internal septa and the presence of intracystic solid component, while CT examination especially shows the wall calcification and the presence of air in the abscess, as well as the intramural solid component.
  • Öğe
    Rinoplasti Hastalarının Kişisel Değişkenlere Bağlı Memnuniyetlerinin Değerlendirilmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2021) Çaypınar Eser, Başak; İlhan, A. Emre
    Dünya genelinde yapılan araştırmalarda burun cerrahilerinin yalnızca % 10’u sadece fonksiyona bağlıyken, geri kalanının görsel değişikliği amaçladığı bildirilmiştir. Kozmetik rinoplasti için giderek artan istek dünyanın belli kısımlarında ileri bilimsel değerlendirme gerektirmektedir. Düşük özbeğeni, olumsuz vücut imajı ile ilgili anksiyete ve bazı psikolojik kişisel özellikler (mükemmelliyetçilik veya obsessif-kompulsif, bipolar ve psikozun diğer özellikleri) estetik cerrahi için motivasyon oluşturabilir. Mevcut çalışmamız, rinoplasti hastalarımızda demografik değişkenleri (yaş, cinsiyet, evlilik, eğitim seviyesi, çocuk sahibi olma) ve psikolojik değişkenleri (daha önce psikiyatrik tedavi almış olma veya psikiyatrik tedavisinin devam etme durumu) değerlendirmektedir.
  • Öğe
    Covid-19 Pandemisi Döneminde İntörn Hemşirelerin Mesleki İmaj Algılarının İncelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2021) Dost, Ayşe; Aslan Huyar, Derya; Tunçay, Hatice Büşra
    Bu çalışma COVID-19 pandemisi döneminde intörn hemşirelerin mesleki imaj algılarının incelenmesi amacıyla yapıldı. Yöntem: Tanımlayıcı tipte olan araştırmanın örneklemini 2020-2021 akademik eğitim öğretim yılında bir vakıf üniversitesinin hemşirelik bölümü 4.sınıf programında kayıtlı olan 170 intörn hemşire oluşturdu. Veriler “Kişisel Bilgiler Formu” ve “Hemşirelik Mesleğine Yönelik İmaj Ölçeği (HMYİÖ)” kullanılarak Google Forms ile toplandı. Bulgular: Katılımcıların %83,8’i (n=145) kadın ve yaş ortalaması 21,86±1,84 yıl olup, %15’i (n=26) COVID-19 tanısı aldığını belirtmiştir. %89,6’sının hemşirelik mesleğini isteyerek seçtiği, %59,5’inin salgında aktif olarak çalışmak istediği, salgın sürecinde endişe boyutlarına dair %67,1’inin “kaygı duyuyorum” yanıtını verdiği, en çok korku, endişe hissettikleri ve bu durumun geçici olduğunu belirttikleri saptandı. İntörn hemşirelerin mesleki imaj ölçeği puanı 153,76±9,38 (min.-max.değerler: 102-174) puan olarak tespit edilmiştir. Kaygı duyduğunu belirten, hemşireler için alınan önlemleri yeterli bulmayan ve hemşirelik mesleğini isteyerek seçmeyen intörn hemşirelerin HMYİÖ sıra ortalamalarının mesleği isteyerek seçenlere göre düşük olduğu saptandı (p<0,05). Sonuç: COVID-19 pandemisi sürecinde intörn hemşirelerin mesleki imaj algılarının iyi düzeyde olduğu, ancak kaygı ve korku düzeylerinin yüksek ve çalışma koşulları alt ölçeği puanlarının düşük olduğu belirlendi.
  • Öğe
    İstanbul’da bir aile sağlığı merkezine kayıtlı 18-49 yaş kadınlarda depresyon görülme sıklığı ve ilişkili faktörler
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2021) Taşgın, Cemal; Öner, Can; Temiz, Hatice Esin; Çetin, Hüseyin; Şimşek, Ersin Ergin
    Bu çalışmanın amacı İstanbul’da bir aile sağlığı merkezine kayıtlı 18-49 yaş grubu kadınlarda depresyon görülme sıklığı ve ilişkili faktörlerin belirlenmesidir. Yöntem: Tanımlayıcı tipteki bu çalışma İstanbul Maltepe’de bir Aile Sağlığı Merkezinde yürütülmüştür. Veriler, araştırmacı tarafından geliştirilen bir soru formu ve BECK Depresyon Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. P değeri 0,05 olarak kabul edilmiştir.Bulgular: Çalışmaya toplam 260 kadın alınmıştır. Katılımcıların yaş ortalaması 31,2±9,9 yıl idi. Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ)’ne göre katılımcıların %28,7 (n=74)’sinde orta düzeyde ve %7,7 (n=20)’sinde şiddetli depresyon bulunmaktaydı. Depresyon varlığı ile aylık gelir (p=0,010), medeni durum (p= 0,018), sigara (p=0,002) ve alkol (p=0,005) kullanımı arasında anlamlı farklılık saptanmıştır. Çocukluk döneminde fiziksel veya psikolojik şiddete uğrayan katılımcılarda orta düzeyde ve şiddetli depresyon artmaktadır (p=0,003). Halen fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalma durumu da benzer şekilde anlamlı bulunmuştur (p=0,000). Sonuç: Çalışmada 18-49 yaş arası kadınlarda, depresyon sıklığı %36,4 olarak bulunmuştur. Risk grupları başta olmak üzere aile sağlığı merkezlerine kayıtlı üreme çağındaki kadınların belirli aralıklarla taranması depresyonla mücadelede faydalı olabilir.
  • Öğe
    Tip 2 diyabetli hastaların beslenme bilgi düzeylerinin ölçülmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2021) Özkarabulut, Ayşe Huri; Rashidi, Mahruk; Yıldırım, Gülay
    Bu araştırmanın amacı diyabet polikliniğine gelen Tip 2 diyabetli hastaların beslenme bilgi düzeylerini belirlemektir. Yöntem: Tanımlayıcı tipteki araştırma gerekli izinler alınarak eğitim ve araştırma hastanelerinin, diyabet polikliniğine başvuran toplam 100 hasta ile yürütüldü. Veriler hastaların sosyodemografik, tanıtıcı özelliklerini içeren 27 soru ve beslenme bilgi düzeylerini ölçen 20 soru olmak üzere toplam 47 sorudan oluşan yarı yapılandırılmış bilgi formuyla toplandı. Verilerin analizi bilgisayar ortamında SPSS programı kullanılarak yapıldı. Bulgular: Tip 2 diyabetli hastaların beslenme bilgi düzeyleri 9,45±3,96 olarak saptandı. Beslenme eğitimi alan ve Beden Kitle İndeksi (BKİ) normal olan hastaların beslenme bilgi düzeyleri daha yüksekti (p<,001; p<,01). Çalışmada düzenli insülin direnci testi, kan şekeri takibi, HbA1c testi yaptıranların, düzenli yaptırmayanlara göre beslenme bilgi düzeyleri daha yüksekti (p<,05; p<,001; p<,001). Ayrıca insülin direnci değeri normal olanların, son ölçülen tokluk şekeri 200 mg/dl’nin altında ve HbA1c değeri % 6,5 altında olanların, diyabet komplikasyonları ve diyabetik ayak hakkında bilgileri olanların beslenme bilgi düzeyleri daha yüksekti (p<,05). Sonuç: Sonuç olarak diyabetli hastaların bilgi düzeylerinin orta düzeyde olduğu saptandı. Diyabet eğitimlerinin beslenme bilgi düzeyini arttırdığı, düzenli takibi ve metabolik kontrolü sağladığı görüldü. Tip 2 diyabetli hastaların diyabetle ilgili beslenme bilgilerini arttırmak hastaların tetkiklerini düzenli yaptırmalarını, metabolik kontrolü sağlamalarını ve yaşam kalitelerini arttırmayı sağlayacaktır.
  • Öğe
    Sporcu üniversite öğrencilerinin beslenme bilgi düzeylerinin ölçülmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2021) Uzlu, Gizem; Koç, Murat; Akgöz, Hasan Fatih; Yalçın, Semiha; Çöl, Başak Gökçe
    Sporcuların hem bireysel hem de takım oyunlarında daha iyi mücadele etmek ve performanslarını artırmak için yeterli sporcu beslenme bilgi düzeyine sahip olmaları önemlidir. Bu çalışmanın amacı; özel bir üniversitede Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulunda (BESYO) öğrenim gören ve farklı branşlarda aktif spor yapan öğrencilerin sporcu beslenme bilgi düzeylerini yaptıkları spor branşına (takım ya da bireysel) göre değerlendirilmesidir.
  • Öğe
    Türkiye'de Kaynaştırma ile İlgili Yapılan Lisansüstü Tezlerin Çeşitli Kriterlere Göre İncelenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Yayınları, 2021) Duran, Çağla; Ata, Samet; Metin, Emine Nilgün
    Amaç: Özel gereksinimli çocukların, normal gelişim gösteren akranlarından bilişsel, motor, dil ve sosyal-duygusal gelişimleri farklılık gösterir. Kaynaştırma uygulamalarının amacı, özel gereksinimli çocukların gelişimlerini desteklemek ve sosyal kabullerini sağlayarak topluma uyum becerilerini kazandırmaktır. Yapılan çalışmada Türkiye’de kaynaştırma alanında yazılmış olan lisansüstü tezlerin düzeyini, tematik dağılımlarını ve mevcut durumlarını belirlemek amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırma betimsel nitelikte olup, tarama modelinde bir çalışmadır. Araştırmanın örneklemi kaynaştırma alanında yapılmış kısıtlama bulunmayan 143 yüksek lisans ve doktora tezinden oluşmaktadır. Araştırma, Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi’ne kayıtlı olan 2008-2018 yılları içerisinde yazılmış lisansüstü eğitim tezleri ile sınırlıdır. Yapılan bu çalışmada epistemolojik doküman analizi verileri toplama yöntemi olarak kullanılmıştır. Verilerin çözümlenmesinde yüzde ve frekans değerleri kullanılmıştır. Bulgular: Kaynaştırma uygulamaları konusunda yazılan tezlerde en fazla üzerinde durulan konu “kaynaştırmaya karşı olan tutum” (%27) olurken, ikinci sırada ise “kaynaştırma hakkında görüş ve beklenti” (%19) olmuştur. Tezlerin 61 (%43)’i nicel, 58 (%40)’i nitel ve 24 (%17)’ü karma araştırma yöntemi kullanılarak yapılmıştır. Araştırmadan elde edilen bulgular incelendiği zaman 2008-2018 yılları arasında kaynaştırma ile ilgili yazılmış tezler bizlere kaynaştırma eğitiminin son yıllarda ne kadar önem kazandığını göstermektedir; ancak çalışmalar kaynaştırma uygulamalarında hala eksiklikler olduğunu da ortaya koymaktadır. Sonuç: Kaynaştırma uygulamalarının veriminin arttırılması için kaynaştırma eğitimine dahil olan özel gereksinimli çocuklar ile yapılacak, deneysel yöntemlerin kullanıldığı ve çocukların ihtiyaçlarını belirlemeye yönelik ölçeklerin geliştirildiği tezlere ihtiyaç duyulmaktadır.
  • Öğe
    Ultrasonik Destekli Ekstraksiyon (UAE) Yöntemi ile Hazırlanan Kuşburnu Meyvesi Kabuk ve Çekirdek Kısımlarının Antioksidan Aktivitesinin Belirlenmesi
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Yayınları, 2021) Özgen, Arzu; Tan Erkoç, Nurcihan; Taştan, Ömer Faruk; Pehlevan, Funda
    Amaç: Bu çalışmada Gümüşhane ilinde doğal olarak yetişen kuşburnu meyvelerinin hem kabuk hem de çekirdeğinin (tohum) ultrasonik destekli ekstraksiyon (UAE) yöntemi kullanılarak hazırlanan etanol ekstraktlarının 2,2-diphenyl-1-picryl-hydrazil (DPPH) metodu ile antioksidan aktivitelerinin kıyaslanması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmada kuşburnu meyvesinin kabuk ve çekirdeğine ait kısımlarından farklı zaman aralıklarında UAE yöntemi kullanılarak hazırlanmış olan ekstraktların antioksidan aktivitesi 2,2-diphenyl-1-picryl-hydrazil (DPPH) metodu ile belirlenmiştir. Bulgular: 2 dakika süreyle UAE destekli ekstraksiyona ait kuşburnu ekstraktlarının serbest radikal yakalama aktivitesinin hem kabuk hem de çekirdek için IC50 değeri sırasıyla 0.69±0.005 mg mL-1 ve 0.39±0.0007 mg mL-1 olarak hesaplanmıştır. Kuşburnu meyvesine ait çekirdek kısmının kabuk kısmına göre daha yüksek bir radikal süpürücü aktiviteye sahip olduğu bulunmuştur. Sonuç: Elde edilen verilerin literatürde mevcut bulunan verilere göre daha etkili olduğu sonucuna varılmış olup bunun kullanılan ekstraksiyon yöntemi ile ilişkili olduğu düşünülmektedir.
  • Öğe
    Care Behaviors of Nursing Students and the Influencing Factors: A Comparative Study
    (İstanbul Gelişim Üniversitesi Yayınları / Istanbul Gelisim University Press, 2021) Akman, Özlem; Öztürk, Candan
    Aim: This study was conducted to determine the care behavior perceptions of Turkish and foreign students who were continuing their education in Turkey and the Turkish Republic of Northern Cyprus as well as the influencing factors and if there was a difference between their care behavior perceptions. Method: The sample of the descriptive and correlational study was composed of the nursing students of a Foundation University in Istanbul and a university in the Turkish Republic of Northern Cyprus (TRNC). 651 students who agreed to participate in the study were included in the study. The data were collected with Student Information Form and Care Behaviors Inventory-24 (CBI-24). Frequency, mean, standard deviation, Kolmogorov-Smirnov test, Shapiro Wilk-W test, Mann-Whitney U test, and Kruskal-Wallis test were used to analyze the data. Results: It was determined that the mean age of the students was 21,30±2,92. CBI-24 mean scores of the students were 5,22±0,70. CBI-24 mean score of the students who were willing chose the nursing profession, stated that caregiving is the main task of the nurse, and had the experience of giving and receiving the care was found to be higher (p<0.05). Conclusion: It was determined that the care behaviors perceptions of the students were in a good level and the care behaviors perceptions of the students were affected by the factors like gender, grade, nationality, preferring the profession willingly, feeling sufficient about understanding patients and choosing the nursing profession again if they had another chance. In line with these results, it is recommended to ensure that students willingly prefer the profession and to carry out practices to ensure the continuity of positive care behaviors of students during the nursing education.